Arakan müslümanlarına yapılan katliyam gerçek ve hayal ortasında.. Tum dosya!!
-
My journey to Allah 💖 Korean Muslim Couple Love Story live in Morocco
-
رحلتي إلى الله 💖 قصة حب للزوجين الكوريين المسلمين يعيشان بالمغرب
-
عاملة إغاثة إيطالية تعتنق الإسلام رغم خطفها من جماعة إسلامية متشددة، فكيف علق الإيطاليون؟
-
Muslim Chinese Street Food Tour in Islamic China | BEST Halal Food and Islam Food in China
Burmadaki Müslümanlar ne sefaletler, ne acılar ve ne felaketler çekiyorlar
Müslümanlara karşı ne savaş ve soykırımlar uygulandı
and what an ignorance and what a negligence from us we the Muslims on what is going on there?
dinleyicisi olmayan 225 yıllık bir çığlık …
225 yıldır feryat ediyorler ve cevap veren yok …
225 yıldır eziyet çekiyorlar fakat kimse onları önemsemiyor …
225 yıldır gerçeği görmüyor ve duymuyoruz.
kulaklarımız sağır gözlerimiz kör ve bundan kalbimiz bundan rahatsız değil
dillerimiz onlara dua etmek için bile dönmüyor
onlar ölü bir toplumun, vurdumduymazlığın,gafletin kurbanları
dini geçtik
zaten onun taşıdığı değer yıkıldı
ona karşı olan saldırıları püskürtmek için zayıfladı
onun gücünün görmezden gelinmesiyle
bütün duygularını kaybettikten sonra uyudu, öylesine kaybetmişti ki ne acı ne de delicesine haykırmak rahatsız ediyordu
Arakan Neresi? Haritada Arakan Nerede?
Arakan, Myanmar’ın kuzeybatısında yer almaktadır. Arakan nüfusunun önemli çoğunluğunu “Rohingya” Müslümanları ile Budist “Rakhine”ler oluşturmakta. İslam,Arakan’da 8. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen Müslüman tüccar ve dervişler vasıtasıyla yayıldı. Arakan’da 1430’da bir İslam devletinin kurulduğu ve bu devletin 1784 yılında Budist krallık tarafından işgal edilinceye kadar 354 yıl bağımsız bir devlet olarak kaldığı bilinmektedir.
1948 yılından beri Budist Myanmar devletinin işgali altında bulunan Arakan’daki Müslümanlar, büyük baskı ve kısıtlamalar içerisinde yaşamlarını sürdürmeye çalışımakta. Bölgede Müslümanların evlenmeleri, seyahat etmeleri ve okumaları yasaktır. Müslüman çocukların sadece ilkokula kadar okuyabilmelerine izin veriliyor. Müslümanların seyahat yasakları o kadar geniş ki başka bir kasabaya ailelerini ziyarete gitmek için bile izin almaları gerekiyor.
1 Milyondan fazla Arakanlı Müslüman başta Bangladeş olmak üzere Pakistan, Malezya, Suudi Arabistan’da çok kötü şartlarda mülteci olarak yaşam savaşı vermektedir. Kamplarda açlıktan toplu ölümler alışılagelmiş bir durum haline gelmiştir.
Arakan Dünden Bugüne
Burma’nın bugünkü yöneticileri; Burman, Şan, Kaçin, Karen, Kayah, Mon, Çin ve Rakhin (Arakanlı Budistler) gibi 8 farklı etnik gruptan oluşan ve 135 etnik alt gruba ayrılan yerli Burmalıların tamamının Moğol ırkından geldiğini iddia etmektedirler. Bu durumda, Rohingyalar (Arakanlı Müslümanlar) gibi Aryan ırkından gelen Burmalıların var olduğu gerçeğini inkâr etmektedirler. Bugün Burma’da Hintli görünümünde olan “Kalalar”, ne kadar süredir orada yerleşik bulunduklarına bakılmaksızın yabancı olarak görülürler. Gerçekte, tarihsel gerçeklerden habersiz olan sıradan gözlemcilerin birçoğu, Hintli görünümünde olan bu insanları, Güneydoğu Asya’nın birçok ülkesinde olduğu gibi İngiliz sömürgeciliği sırasında ülkelerini terk edip Burma’ya gelen Hintli göçmenlerin çocukları ile karıştırırlar. Rohingyalara karşı Burmalıların bir kısmı ve Arakan’daki kardeş topluluk Maghlar tarafından yürütülen yanlış propaganda, gerçeği önemli ölçüde bulandırmaktadır. Fakat Arakan’da gerçek yabancıların kim olduğu sorusunu sormak gerekmektedir. Arakan saf Moğol ırkından gelenlere ait bir yer midir? Elinizdeki bu çalışma, yukarıdaki sorulara doğru cevaplar bulmak için hazırlanmıştır.
Tarihte Arakan, Burma’nın bir eyaleti olmaktan çok Doğu Hindistan’ın sınır eyaletidir. Çok erken tarihlerden, Moğolların ve Tibet-Burmaların 10. yüzyılda bölgeye varmalarına kadarki zaman diliminde Arakan, Bengal benzeri nüfusu ile bir Hint toprağı idi. Bu erken tarihlerde İslam ile tanışan Arakan’ın, özellikle 1203 yılında Bengal’in Müslüman olması ile birlikte İslam medeniyeti ile daha yakın temasa geçtiği bilinen bir gerçektir. Burmalılar tarafından Moğol ırkından geldikleri düşünülen Arakanlı Budistler (Rakhin), gerçekte Hindistan’da bulunan Bihar’dan 8. yüzyılda göç eden ve daha sonraları işgalci Moğollar tarafından asimile edilen Aryan Maghada Budistlerinin torunlarıdır. Arakan, 1430 yılında Süleyman Şah (Narameikla) tarafından kurulan Mrauk-U Hanedanı’ndan önce Burmalılar ve Monların bir takım engellemeleri ile karşılaşmış olsa da, hem Müslüman hem de Budist nüfusu ile her daim bağımsız bir statüye sahip olmuştur.
Arakan tarihinde 1430’dan 1638’e kadarki süre zarfında bütün hükümdarlar -birkaç zorba hükümdarı saymazsak- sonradan İslam’ı seçmiş ve Bengal Kralı Sultan Celaleddin Muhammed Şah tarafından tahta getirilmiş olan Süleyman Şah’ın torunlarıdır. 1430 ile 1530 yılları arasındaki 100 yıllık süreç, Arakan ile Bengal’in birbirleriyle öylesine iyi ilişkiler kurdukları bir zaman zarfıdır ki, tarihçiler bu dönemi Arakan’ın Bengal’e kul köle olduğu dönem olarak adlandırmışlardır. Arakan, Bengal Sultanı tarafından ele geçirildiği dönemde tarihinin en geniş sınırlarına ulaşmıştır. Ancak 1538 yılında Bengal’de iktidarın el değiştirmesi ile Arakan Kralı Zabuk Şah, ilk defa 1540 yılında Bengal’in Çittagong’u da içine alan güneydoğu bölgesini işgal etti. Lakin burası tekrar Bengal sultanlarının eline geçti. Bölge, 1582–1666 yılları arasındaki yaklaşık 100 yıllık süre içerisinde ise Arakan idaresinde kaldı.
1430’dan beri Bengal ile sürdürülen iyi ilişkilere bakılır ve bugünkü Çittagong ve Arakan topraklarının yaklaşık bir asır boyunca eski Arakan tarafından yönetildiği göz önünde bulundurulursa, Arakan’da İngiliz sömürgeciliği öncesinde Çittagong halkı ile kültürel ve dini yakınlıkları ona Müslüman yerleşim bölgelerinin bulunmadığı nasıl söylenebilir? Arakan’daki Müslüman yerleşimcilerin çok uzun zamandan beri orada bulunuyor olmaları, dürüst hiç bir tarihçi tarafından yalanlanamaz. Ancak gerçek şudur ki, Müslümanların nüfusunun artması ve etkin bir konuma gelmeleri, ancak Süleyman Şah tarafından kurulan Mrauk-U Hanedanı sayesinde, zaman içerisinde gerçekleşmiştir.
Çittagong’un 1582 yılındaki işgalinden sonra Arakan kralları, Bengal’in kontrolünü elinde tutan Moğollara karşı Portekizliler ile iş birliği yapmak zorunda kalmışlardır. Ancak 1638 yılından sonraki gelişmelerle birlikte Arakan’ın güçleri gittikçe azalan Budist kralları Portekizlilere öylesine bağımlı hale gelmişlerdir ki, Çittagong’un sınır eyaletleri Portekizli korsanların uğrak yeri olmuştur. Bir seyyah, 1650 yılında kayıtlarına şu notu düşmüştür: “Portekizliler Çittagong’da bir çeşit hakimiyet kurdular ve her ırktan haydut ve korsan ile iş birliğine girdiler… Gerek denizde, gerek karada soygunlar yaptılar.” Yine Portekizliler Aşağı Bengal bölgesini yağmaladılar ve nüfusu seyrelterek çöle çevirdiler. Portekizlilerin bu barbarca davranışlarına Maghlar da ortak oldu. Onlar da yüz kızartıcı “korsan” ünvanını aldılar. İşte bu nedenledir ki, bugün hiç bir Arakanlı Budist bu isme sahip çıkmaz.
Arakan’ın Budist kralı Sanda Tudamma’nın, kötü talihli Moğol prensi Şah Şuca’ya koruma tahsis etmesi ve ardından prensi katletmesi, zaten iyi durumda olmayan Arakan-Moğol ilişkilerinin iyice bozulmasına neden olurken; Çittagong’un geriye dönüşü olmayacak şekilde elden çıkması sonucunu getirmiştir. Şah Şuca ve yandaşlarının katlinden sonra Arakan’ın Burma tarafından son işgaline kadar iki kardeş toplum arasında, Burmalıların Arakan’ı ele geçirmelerine kadar varan amansız bir mücadele olmuştur. Her ne kadar Burmalılar İngilizlerden bağımsızlıklarını kazanma sürecinde Arakan’ın işgalini kendilerince haklı göstermeyi başarsalar da, tarih, gerçekliğinden kuşku duyulmayan birçok olayla doludur. Burmalılar da Arakan’da yabancı saldırganlar ve işgalciler olarak kalmışlardır.
Burma zihniyeti, Arakan tarihinin bir gün tekerrür edebileceği ve sonunda oradan tamamen çekilmek zorunda kalacakları kurgusu ile daima meşgul olmuştur. Bunun önüne geçebilmek için, kendilerince potansiyel bir tehlike durumunda olan Arakanlı Müslümanları ortadan kaldırma yoluna başvurmaktadırlar. Rohingyalara karşı zaman zaman gerçekleştirilen etnik temizlik operasyonları, kökenleri çok derinlerde olan bu korkunun bir tezahürüdür.
ARAKAN’DA YAŞAYAN MÜSLÜMANLAR
1990 sonrasında Arakanlı Müslümanların sorunlarına çözüm bulunamamış, aksine bölge Müslümanlarının yaşam koşulları daha da zorlaşmıştır. Burma askeri yönetiminin Müslümanlar üzerindeki baskısının artmasının yanı sıra yönetim, Arakanlı Budistleri (Rakhinler) her fırsatta Müslümanlara karşı kışkırtmıştır. Burma askeri yönetimi, Arakan’ın Müslüman nüfusunu ortadan kaldırmak için Müslümanlara sistematik baskı uygulamaktadır.
Burma askeri yönetiminin Arakanlı Müslümanlara uyguladığı baskıların başında, Müslümanların yerlerinden edilerek mallarına el konması ve yerlerine Budistlerin yerleştirilerek model köylerin oluşturulması gelmektedir. Model köylerin inşasında Müslümanlar zorla çalıştırılmaktadırlar. Model köylerin Budistlerin eski yerleşim yerlerine benzemesi için gerekli tüm malzemeler Müslümanların mallarından sağlanmaktadır. Müslüman nüfusu azaltmak için, yeniden yerleştirilmek üzere Arakan’ın diğer bölgelerinden, Burma’nın merkezinden, hatta Bangladeş’ten Budistler, Müslümanların yaşadığı bölge olan Kuzey Arakan’a yerleşmeye teşvik edilmektedirler. Davet edilenler akrabalarını ve yakınlarını da beraberlerinde getirmektedirler. Gelenlerin ev, arazi ile tarım ve hayvancılık için gerekli malzemeleri Müslümanlarca sağlanmaktadır. Örneğin 304 yeni yerleşimci, 25 Mart 1999’da Akyab’dan Butidaung’a getirilmiştir. Yetkililer, yeni yerleşimciler gelmeden önce model köylerin Budistlerin eski köylerine benzemeleri için orada yaşayan Müslümanlara köyde çeşitli değişiklikler yaptırmışlar, köyün çeşitli yerlerine Buda heykelleri dikmişlerdir. Askeri yönetim, Şubat 2005’te Arakanlı Müslümanlardan köylerinin etrafını çitlerle çevirmelerini istemiştir. Bu iş için de Müslümanlar zorla çalıştırılacaklardır.
Afrika
Hicap Hakkında
A hijab is a veil worn by Muslim women in the presence of any male outside of their immediate family, which usually covers the head and chest.
Bir başörtüsü, Müslüman kadınlar tarafından yakın ailelerinin dışında herhangi bir erkeğin yanında, genellikle baş ve göğsü kaplayan bir peçe. Terim, Müslüman kadınların alçakgönüllülük standartlarına uyan herhangi bir baş, yüz veya vücut örtüsünü ifade edebilir.
Afrika
Japonya: Japon Hava Yolları Helal Gıda Kullanacak
Tokyo – Japonya | Ahvâl-i Müslimin
Japonya’nın en büyük hava yolu şirketlerinden olan Japon Hava Yolları tüm uçuşlarında helal gıda kullanacağını duyurdu.
Uluslararası uçuşların helal gıda hazırlama sürecini denetleyen Japan Islamic Trust şirketi tarafından sertifika alındı.
Ayrıca Helal gıda usullerine göre belgelendiğine dair bilgilendirme yapılarak, Müslüman müşterilerin güvenliğini sağlamak amacıyla tamamen değiştirildi.
Afrika
Özbekistan : Toplu İftar Yasağı!
Özbekistan Dini idaresi, hükümete kafe ve restoranlarda yapılan iftarların lüks olduğu banahesiyle toplu iftarların yasaklaması talebinde bulundu.
Özbekistan dini idaresi reis yardımcısı Şeyh Abdülaziz Mansur, “Taşkent şehri belediyesi bizim tavsiyemiz üzerine kafe ve restoranlarda iftar yemekleri organize edilmesini yasakladı. Bu devletin politikası değildir. Peygamberimiz zamanında yoksul insanlar için toplu iftarlar organize ediliyordu. Bugün bu lüks halini aldı. Bundan ötürü bu sene restoranlarda iftar yemekleri verilmeyecek” dedi.
Müslümanların biraraya gelerek ülke hakkında yapabilecekleri konuşmaların fiile dönüşmesinden korkulması üzere yasaklar bu hali aldı.
Azadlık radyosunun haberine göre, Özbekistan’da kafe, restoranlar ve yemekhanelerde toplu halde iftar yemeği organize etmek 2014-2015 yıllarında yasaklanmaya başlandı ve buna katılmayan Özbek vatandaşları radyoya şikayet mektupları gönderdi. Müslümanların biraraya gelerek aralarındaki manevi gücün artmasına mani olunduğu belirtildi.
BM son yayınladığı rapora göre Özbekistan’ın %20’si fakirlik sınırının altında yaşamını sürdürmekte %75’i yetersiz bütçe ve ülkenin fakir bölgelerinde yaşamaktadır. Ve yine ülkeleri hukuki, siyasi ve ekonomik alanlarda analiz eden bir rapora göre listenin en sonunda Kuzey Kore ve bir önceki sırada ise Özbekistan yer almaktadır.
Afrika
Bangladeş : Cemaati İslami’nin finansör kurucusu “Mir Kasım Ali”
Dünyadaki Müslümanların Yaşam koşulları – Bangladeş
BİYOGRAFİSİ
Mir Tayyip Ali ve Rabia Begüm’ün oğlu olan Mir Kasım Ali 31 Aralık 1952’de Bangladeş’in ortasındaki Munshidangi Sutalori bölgesinde doğdu. 1967’de Chittagong Collegiate İslami Okulu’ndaki eğitimi sırasında Chhatra Sangha (ICS) isimli İslami öğrenciler koluna katıldı.
1977’de Doğu Pakistan “Bangladeş” ismini almadan ve Doğu Pakistan İslami öğrenciler koluna genel sekreter olmadan önce 6 Kasım 1971 tarihinde Chittagong eyaleti birimlerinde ve üniversitesinde İslami öğrenciler koluna başkan olarak seçildi.
Üstad Mir Kasım Ali , m.1980 senesinde Cemaati İslamî’ye aktif olarak katıldı ve ” Nur İslam Bülbül” bünyesinde kurulan üniversitenin içindeki Cemaati İslami’nin siyasi bir kolu olan islami partinin lideri oldu.
Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılması sırasında Suudi Arabistan ,Çin ve Amerika desteğini alan Bangladeşli isyancılar, “ayrılma savaşı” veya “bağımsızlık savaşı” olarak adlandırılan savaşa karşı çıktılar.Son anda Pakistan ordusunu desteklediklerini ilan etmiş olsalar da ne var ki ayrılığı önlemeye yönelik herhangi fiili bir destek sağladiklarına dair bir delil bulunmamakta.
Şeyh Abdülkadir Molla’yı astıkları gibi Mir Kasım Ali ve meslektaşları “Muti er-Rahman Nizamî” ve ” Ali İhsan Muhammed Mücahit” ‘i de asmak için haklarında uydurma haberler yayıldı. “Bedir” milislerini kurduklarina ve başına Mir Kasım Ali’nin getirildiğine dair iddialar bu fabrikasyonların arasında. Bu suçlamaları gündeme getiren grubun “Laik Avami Partisi” olduğu ortaya çıktı.
Mir Kasım Ali ayrıldıktan sonra Chittagong şehrinde Cemaati İslamî’nin yönetimini devraldı.Daha sonra ülkeyi terketmeye zorlandı,Arabistan’a giderek orada 4 yıl kaldı.Laik Avami Partisi lideri “Mucib er-Rahman” ‘ın çıkardığı genel afla ülkeye geri döndü.Cemaati İslamî’ye haznedar oldu ve ardından Suudi Arabistan’la İslami bağlantısı olan cemaatin temsilcisi oldu.Cemaatin merkezî uygulama biriminde tarihçi olarak görev yaptı.Öyle ki bu İslami partide karar alma bakımından en yüksek heyetti.
Mir Kasım Ali, çeşitli örgütlerde sanayii ve hayır kurumlarında idarî konuma yükseldi.
Onları söyleyecek olursak:
1.Hayır Alanında
´- Fuad el-Hatib hayır kurumunda sekreter
-Bangladeş’te çeşitli özellikteki ajanslarda başkanlık
2.İdari Alanda
-Allame İkbal Sangsad Kurumunda
-Chittagong İslam Üniversitesi’nde
-Daru’l İhsan Üniversitesi’nde
-Barış Araştırmaları ve Stratejileri Merkezinde
3.Ziraat Alanında
-Güvenilir Endüstriyel Tarım Şirketi (Agro İndustrial Trust) ‘nde başkanlık
4.Finans Alanında
-İslamî Finans Kurumu’nda sekreterlik
-Bangladeş’teki belirli bankalarda kuruculuk
Bangladeş’e dönüşünden sonra 1975’te Rajihi Suudi bankası ile baglantısı olan “IBBL” Bangladeş İslam Bankası kuruldu.Bu banka Emirlikler Katar ve Kuveyt arasinda %60 oranında büyük bir kar payına sahip.
Bangladeş Bankası, Bangladeş elçisi Fuat el-Hatib’in Faysal bin Abdülaziz el-Suud’un ziyaret etmesinin ardından faaliyet göstermeye başladı. Sonrasında Mir Kasım Ali bankanın müdürü konumuna geldi. Bu mevki sayesinde hayır projeleri yapıp cemaate hizmet eden ticari ve ekonomik imparatorluklar kurdu. Güney Asya’daki en iyi 3 bankadan biri olmak için çabaladı.
Bu banka Cemaati İslami ve Bangladeş dışındaki diğer cemaatlerin ana sermaye ve finans kaynağı sayılır.
Mir Kasım Ali’nin bu alandaki calışmaları dur durak bilmedi. Aksine Burma’daki cihatçı islami grupların ve Afganistanlı mücahitlerin desteğiyle daha da ivme kazandı. (2011)
HSBC Bankası’nın %8 gibi bir oranından daha önce adı geçen iki ülkedeki mücahitlere zekat veriliyordu.Tahsis edilen bu meblağ daha sonra yasaklandı. Bu durum Amerika ihtiyarlar heyetine kadar ulaştı.
Söylenenlere ek olarak Mir Ali, Bangladeş’te yaşayan fakir ve orta kesimin ulaşım, sağlık ve mali ihtiyaçlarını karşılamak için büyük bir ekonomik ağ kurdu. Ve bunların hepsi sivil toplum örgütleriyle mümkün oldu. 2005 yılında yapılan istatistikler Cemaati İslama bağlı olan bu kurumların Bangladeş parasıyla 1.200 kurur ya da yıllık 150 milyon dolar kadar kazanç sagladığını kaydetti.
30 hayır kurumuna ek olarak Kuzey Afrika ve Arap Körfezi’ne işçi gönderilmesine ve 14 bankanin desteğine karsilik Al-Nihvan ve Kuveyt Yardım Fonu’nu destekledi.
5.İlaç sanayisinde
–İbni Sina İlaç Şirketi’nde satış müdürü olarak çalıştı.
6-Medya Alanında
–Daily Naya Diganta dergisini kurdu.
2005 yılında yayın hayatına başlayan ve günde 125 binden fazla satan “Daily Naya Digata” dergisinin kurucu finansörü addediliyor.
Diganta uydu kanalı
2007’de temeli atıldı ardından 8 Agustos 2008’de Apstar 2R uydusu TV ve uydu yayinina başladı.Kanal, küresel ölçekte izleyiciye hizmet vermek için 2012’de direkt yayina başladı.
Diganta kanalinda , çeşitli kültürel programların yer aldığı 8 ila 16 saat süren diyaloglar ve haber programları bulunmaktadır.
7.Turizm Alanında
KEARI Şirketi’nin sahibi
MAHKEME
2009 yılının başlarında Bangladeş hükümeti’nin başına Laik Halk Partisi lideri ” Şeyh Hüseyin Vacid” geçti.Başa gelen bu parti, 1971’deki ayrım olaylarinı incelemek üzere “Ulusal Savaş Mahkemesi”ni kurdu.
Mahkemenin kurulmasının ardından Mir Kasım Ali dahil Cemaati İslami’nin öne çıkan şahısların mahkemesi yapıldı ve 25 kasım 2012’de yapılan mahkemenin ardından 17 Haziran 2012’de tutuklandı.
Hapishane İdaresi’nin 24.12.2012 pazartesi günü çıkardığı kararla Mir Kasım kaldığı merkezî hapishaneden başkentin dışındaki kashimbur hapishanesine nakledildi.
Geçen kasım ayında Bangladeş Savaş Mahkemesi Mir Kasım Ali hakkında idam kararı verdi ve Mir Kasım 1971’de Pakistan’ın doğu bölgesindeki ayrılma savaşı olaylarında “bağımsız Bangladeş” çagrısına teşvik eden bazi Bangladeşli gruplara ve hinduistlere işkence etmek ve onları öldürmekle suçlanıyor.Bu hüküm geçtiğimiz ekim ayının 23’ünde (92 yasında) hapishanede vefat eden Cemaati İslami’nin eski lideri Gulam Azam, eski bakan Muti er-Rahman ve cemaatin başkanının idam edilmesinden hemen sonra geldi.
Laik güçler Şeyh Hüseyin Vecid’in hükümetin başına geçtiğinden beri islamciların uzaklaştırılması yönünde çaba sarfediyorlar.
1971’de işlenen savaş suçlarını incelemek üzere mahkeme kurulmuş olsa da ne var ki Cemaati İslami üyelerinin bu suçu işlediğine dair hiçbir delil bulunmamakta.
Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı Seyyid Mahmud Sultan Seymen, mahkeme salonunda genel parlamentonun Cemaati İsalmî’nin 14 suç işlediğini ve 33 tanığın bulunduğunu açıkladı.
Suçlamalar aşağıdaki gibi:
- Suçlama
Mir Kasım Ali’nin 8 Kasım 1971’de kurulan Cemaat-i Bedr’in liderliğinde Ömer İslam Şadrevi olarak adlandırılan kişinin “Sakta Gat” bölgesinden alıp birçok yerde işkence yapmasıdır.Bu yerlerden birkaç tanesi de şehrin kalbi olan Dalm Oteli ve Basilaich emniyet merkezindeki deri depolarından biri.
- Suçlama
19 Kasım 1971’de Lütfi er-Rahman olarak adlandırılan kişinin Sakta Gat bölgesinden alinip Dalm Oteli’ne götürülerek işkence yapılması
3.Suçlama
Aynı yıl 22-23 kasımda Cihangir el-Şadri olarak adlandırılan kişinin Codmptila bölgesinden alınıp işkencenin merkezi olan Dalm Oteli’ne götürülmesi
4.Suçlama
Selahaddin Han olarak adlandırılan kişinin Damlmorinj’deki evinden alınıp işkence edilmek üzere Dalm Oteli’ne götürülmesi
5.Suçlama
Aynı yılın 25 kasımında Abdulcebbar olarak adlandırılan kişiye işkence edilip ateş açılması
6.Suçlama
Chittagong şehrinde Harun Reşid olarak adlandırılan çay satıcısının kaçırılıp işkence edilmek üzere Dalm Oteli’ne götürülmesi.
7.Suçlama
Mir Kasım Ali’nin örgütlediği Sayilari 7 veya 8 kişiyi bulan gencin Senallah Şadrevi ve bir başka genci Damlmirinj’den kaçırıp işkence etmek üzere Dalm Oteli’ne götürmesi.
8.Suçlama
29 kasım gecesi Nur’ul Kudüs ve 4 diğer kişinin Dalm Oteli’nde işkence görmesi.
9.Suçlama
29 kasım gecesi Seyyit Ümran ve 6 kişinin kaçırıldıktan sonra Dalm Oteli’nde işkence görmesi
10.Suçlama
Mir Kasım’ın direkt emriyle Muhammed Zekeriya olarak adlandırılan adamın ve beraberindeki 4 kişinin kaçırılıp işkence görmeleri.
11.Suçlama
Ceşmittin olarak adlandırılan kişinin ve beraberindeki 6 kişinin kaçırılıp işkence görmeleri
12.Suçlama
Cihangir Şadrevi olarak adlandırılan kişinin ve beraberindeki 2 kişinin kaçırılması
13.Suçlama
Snell Kanti olarak adlandırılan kişinin kaçırılıp işkence görmesi
14.Suçlama
Nasrudsun Şevdi olarak adlandırılan kişinin kaçırılıp işkence edilmesi
Cemaati İslamî’nin Konumu ve Durumu
Cemaati İslamî’nin Lideri Şeyh Mahmud adına yaptığı açıklamada:
– Bangladeş Yerel Ceza Mahkemesi’nin verdiği Cemaati İslamî’nin üyeerinden biri olan iş adamı Mir Kasım Ali’ye verilen idam hükmünü şiddetle kınadığını.
-Bangladeş’in Pakistan’dan ayrıldığı Bağımsızlık Savaşı sırasında Kasım Ali’nin insanlık ve savaş suçu işlediğine dair yöneltilen suçlamaların haksız suçlamalar olduğunu.
-Bu adil olmayan ,haksız ,zalimce kararları protesto etmek üzere gelecek perşembe sabah 06:00’dan ertesi sabah 06:00’a kadar sürecek olan ülke genelinde yapılacak olan protesto gösterilerinin yapılacağını bildirdi ve şunları ekledi.
-Bu zalim,faşist ,otoriter ve diktatör hükümet , Cemaati İslami’nin liderlerine karşı uydurma iddialarını yükseltiyor.
-Savcının sunduğu belgelerde Muti Abdurrahman Nizami ve Mir Kasım Ali’nin ismi yoktur. Bundan ziyade Mir Kasım Ali,belgelerde ismi geçen ; suçun islendiği zaman dilimlerinde ve iddia edilen yerlerde hiç bulunmadı.Açıkçası Mir Kasım Ali, o vakitlerde başkent Dakka’da kalıyordu ; suçların işlendiği Chittagong şehrinde değil. Mir Kasım Ali Dakka’da kaldığını ispat etti ama hükümet bunu kabul etmeyip çıkarılan sarı sayfalarda buna yer verdi ve idamına karar verdi.
Afrika
Türkiye: Süleymaniye Camii
Süleymaniye Camii, I. Süleyman adına 1551-1557 yılları arasında İstanbul’da Mimar Sinan tarafından inşa edilen camidir.
Mimar Sinan’ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi’nin bir parçası olarak inşa edilmiştir.
Evliya Çelebi, Süleymaniye Külliyesinin Belgrad, Malta ve Rodos Seferlerinden elde edilen gelirle yapıldığını söyler. Yapımına başlanmadan önce çok büyük bir külliye olması sebebiyle bakımlarının ve günlük işlerdeki giderlerinin karşılanması için vakfiye hazırlanmıştır. Aynı zamanda inşaat aşamasında çalışacak yüzlerce kişi de inşaat başlamadan evvel ayarlanmıştır. Normal zamanlarda 700 kişinin burada çalıştığı söylenmektedir. Yaz vakitlerinde bu sayı 1000e çıkmakla birlikte bazen hava koşullarından ötürü hiç inşaat faaliyeti olmamıştır. Caminin açılışı Kanuni Sultan Süleyman’ın isteğiyle Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
II. Mehmet’in İstanbulu fethi ile İstanbul’da Osmanlı mimarisi boy göstermeye başlamıştır. Her padişah kendi iktidar dönemini hatırlatacak bir yapı bırakan geleneğin sürdürücüsü olmuştur. Bunların ilki II.Mehmet(Fatih Sultan Mehmet) ‘in yaptırdığı Fatih Külliyesi, ardınan II.Beyazıt’ı yansıtan Beyazıt Külliyesi ve daha sonra da Süleymaniye Külliyesi gelir.
Süleymaniye Camiin planı avlu ve asıl caminin olduğu iki kareden oluşan bir dikdörtgen şeklindedir. Avlunun zemini mermer döşelidir. En önemli süslemelerden biri çinilerdir. Üzerinde ayetlerin yer aldığı çiniler ünlü hattat Karahisarlı Ahmet’in eseridir.
Caminin dört köşesinde dört minare yer alır. Bu Kanuni’nin fetihten sonraki dördüncü padişah olduğunu yansıtır. Caminin en önemli özelliklerinden biri de akustiktir. Büyük kubbenin bir yanında duyulan hafif bir ses Caminin her yerinden duyulur.Mimar Sinan bunu her kubbeyi çift yaparak ve ana kubbeye 64 küp yerleştirerek sağlamıştır. Aynı zamanda camide hava akımını ve temizliğini sağlayan özel bir sistem mevcuttur.